Aşkın Son Çağı

”Sizi aşkın hayat boyu sürdüğüne inandırırlar, oysa aşk kimyasal olarak üçüncü yılın sonunda yok olur” diyordu biri bundan yıllar önce yapılan bir araştırmada.

İnsanlık tarihi boyunca bu kadar konuşulup da bu kadar tanımsız kalan başka ne var diye düşünüyorum da. Bir kaç harfe sığdırılıp da binlerce dilde anlatılan AŞK’tan başka…


Cennetten aşk için kovulmamış mıydı Adem ve Havva? ilk kanı dökmemiş miydi Kabil aşkı için? Vatanını satmamış mıydı Prens Paris, Helen’e
aşkı için?

İnsan gibi, insana dair her şey de zamanla değişiyor, elbette aşk da.

Uğruna cennetten vazgeçildiği, kardeşin öldürüldüğü, Truva Ülkesi’nin terk edildiği aşklardan üç günde tanışılıp beş günde biten aşklar
yaşar hale geldik,

YAZ AŞKLARI…

Kendimize mi yoksa karşımızdakine mi güvenemediğimizden bilinmez, 18. yüzyıla kadar tek bir sözle ömür boyu devam ettirilen evlilikler, artık yasalarla, kontratlarla yapılmasına rağmen sürdürülemez hale geldi.

Her geçen gün boşanmalar da, ayrılılar da kolaylaşır oldu. Elli yıl öncesine kadar bir aile olarak mutlu olmanın önemli olduğunu düşünürken biz, artık bireysel mutlulukların peşinde koşar olduk.

Sanayi toplumuyla birlikte tüketmenin gerekli ve önemli olduğuna inandırıldık. Öz güvenimiz falanca marka diş macununa, güzelliğimiz filanca marka saç boyasına bağlı hale geldi. Susuzluk hiçbir şey imajsa her şey oldu, sevdiğiniz kişiye açılamıyorsanız bunu sizin yerinize yapabileceğini söyleyen GSM operatörleri çıktı.

İlişkiler webcamlerde başlayıp, telefon mesajlarıyla bitirilir oldu.

Çocukluğumda çorabımın ucu söküldüğünde annemin birçok kez o söküğü diktiğini hatırlıyorum. Şimdiyse üçerli beşerli satılıyor çoraplar ve eskimeden alınıyor yenisi.

Küçük yataklarda yatarken eşler, uzun-sert tek bir yastığa koyarken başlarını, önce yataklar büyüdü, sonra yastıklar ayrıldı.

Yüzlerce kanalı olan TV lerin karşısında sızar olduk. Artık geniş ve yalnız yataklarda farklı hayatları yaşamaya başladı insanlar. Her odada bir TV var artık. Eskiden mutfakta yemek yenir, salonda sohbet edilir, yatak odasında sevişilirdi. Şimdiyse evin her köşesinde ayrı bir dizi izler oldu insanlar, susar olduk konuşacaklarımızı.

Çorapları, yastıkları, yatakları tüketen insanlık sevgileri de tüketir hale geldi. Herkes önce ”ben”in mutluluğunu ararken ”biz” olmanın mutluluğunu yitirmeye başladık. Kimsenin kimseye tahammülü kalmadı.

Her mevsimin bir aşkı olmaya başladı. Belki siz de bu sıcak günlerde yüreğini serinletecek bir” yaz aşkı” arayanlardan birisinizdir.

Bir şeye ulaşmak ne denli zor olursa, ondan vazgeçmekte o denli zor olur. Aynı şey ilişkiler için de geçerlidir aslında. Bir ilişkiye yaptığınız yatırım ne kadar artarsa o ilişkiden vazgeçmeniz de o kadar zor olur.

Şairin dediği gibi ‘Bir sevgiyi anlamak, bir yaşam harcamaktır…

Harcayacaksın!”

Bir mevsime değil de, bir yaşama sığdırdığınız aşklar yaşamanız dileğiyle…

 Mehmet KILIÇ
Uzman Psikolog